Özlem Kanat Soysal: Hasan Âli Yücel'i Anlamak

     17 Ekim 2014'teki çalıştayda "Hasan Âli Yücel Tonguç Anlama Konuşması"nı yapan Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Araştırma Görevlisi Özlem Kanat Soysal'ın "Hasan Âli Yücel'i Anlamak" başlıklı konuşması.
* * *
     Sayın konuklar, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Birçok kuruluşunun bir araya gelerek gerçekleştirdiği bu toplantıda olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Buna karşın Hasan Âli Yücel gibi yaşamöyküsünün her bir adımı okuryazarlığa hizmet etmiş bir kültür insanını anlama konuşması yapmanın güçlüğünü de yaşıyorum.
     Hasan Âli Yücel’e ilişkin onlarca çalışma yapılmış; bu güzel, aydınlık yürekli, insan ceketli öğretmen birçok yönüyle tartışılmıştır. Ne mutlu ki ananları, belleğinde canlı tutanı çoktur Yücel’in… Kuşkusuz bu çokluk onun en önemli mirasıdır. Bu denli anılması, Hasan Âli Yücel denince yüzlerde bir gülümseme, yüreklerde bir iç geçirme olması bugün hâlâ onun varsıl mirasının yaşadığını gösterir.
     Yaratıcı, Çalışkan, Üretken
     Hasan Âli Yücel’in yaşam yoluna sığdırdığı iş-meslek alanlarına ait sanları sıralamak bile Yücel’in okuryazarlık bağlamında anlaşılmasına kapı aralayabilir. Yücel,
  • Milli Eğitim Bakanı,
  • Müfettiş,
  • Köy Enstitülerinin kurucusu,
  • Milletvekili,
  • Öğretmen,
  • Şair,
  • Yazar,
  • Gazeteci,
  • Aydın,
  • Sanatsever,
  • Kültür elçisi,
... bu sıralama böyle sürer gider.
     Bu sanları sığdırdığı yaşamına kısaca göz atalım: Hasan Âli Yücel, 17 Aralık 1897'de İstanbul'da doğdu. Babası, Ertuğrul Fırkateyni'nin kaptanı Amiral Osman Bey'in oğlu Ali Rıza Bey'dir; annesi Neyire Hanım, sevgili eşi Gülsüm Refika Hanım'dır.
     Yücel, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi ve 19 Aralık 1922'de öğretmenliğe başladı. 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kuruldu; Hasan Âli Yücel, kurumdaki görevine başladı.
     Cumhuriyet Halk Partisinden İzmir milletvekili oldu. 1938'de Hasan Âli Yücel, milli eğitim bakanlığına getirildi. Milli eğitim bakanlığı süresince yaptıklarından bazılarını sıralayabiliriz: 1939’da Birinci Neşriyat Kongresini toplar, Tercüme Komisyonunu oluşturur. Aynı yıl, Birinci Maarif Şûrasını toplar; milli eğitime ilişkin köyleri de kapsayan bir yol haritası çizilir. Tebliğler Dergisi ve Güzel Sanatlar Dergisi yayımlanmaya başlar.
     17 Nisan 1940’da Köy Enstitüleri yasası çıkarılır. 3 yıl içinde Köy Enstitüsü sayısı 20’ye çıkar. Ders Kitapları Düzeltme Kılavuzu yayımlanır; Dilbilgisi (Gramer) Komisyonu toplanır; anayasa Türkçeleştirilir; Yazım (İmla) Kılavuzu yayımlanır; Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü kurulur.
     1943’te Ankara Fen Fakültesi açılır, Sanat Ansiklopedisi yayımlanır. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü açılır. 1946’da Beden Eğitimi ve Spor Şûrası toplanır. Bu arada, Devlet Operası ve Tiyatrosu seyircisiyle buluşur.
     1946’da, Üniversiteler Yasası ile üniversiteler özerkliğe adım atar. Ankara Üniversitesi kurulur, terim sözlükleri yayımlanır; Türkçenin bilim dili olması için birçok çalışma yapılır.
     Burada sıralarken zorlandığım bu sayısız çalışma Yücel’in yaşamına sığdırdığı çalışmalardan yalnızca birkaçıdır. Bu nitelikteki çalışmalar Yücel’in toplumumuza, kültürümüze, okuryazarlığımıza sunduğu sayısız katkılardandır. Daha ne denilebilir ki! Dünyaya binlerce özgür bellek kazandırdı; yüzlerce sanatçının yetiştirilmesinin yolunu açtı. Birçok insanı kitapla, sanatla, bilimle buluşturarak onların rahatını kaçırdı.
     En Güzel Gözlü...
     Oğlu Can Yücel’in söyleyişiyle “çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” yaşadığı toplumun eğitim-kültür yaşamına burada daha anamadığımız yüzlerce katkıda bulunmuştur. Hasan Âli’nin düşlediği topluma ulaşma çabalarına “komünist” korkutmasıyla ayak direyenlere oğlu Can Yücel yanıt verir. Oğul Can, 1961’de yayımlanan İmece dergisinin 2. sayısında şöyle meydan okur bu saldırılara:
     “Öğretim Seferberliğine gazete okurlarının sayısı kabarsın, meydan hatiplerinin dinleyicisi ziyadeleşsin diye değil, Türkiye’nin bir teknik-bilim toplumu olması yolunda atılması gereken ilk ve en temelli adım saydığı için girişmek, yeni açılan her köy okulunu, her Köy Enstitüsünü ileride kurulacak fabrikaların, tarım işletmelerinin başlangıcı gözüyle görmek, teknik öğretimi sade ulusça araç kullanma bilgimiz, bilenimiz artsın diye değil, ilim alanında yaratıcı çalışmaları besleyecek bir canlılık, uyanıklık, sorumluluk kaynağı olarak yeni baştan kurmak solculuksa,
     Sanatı devletin başı sıkıştıkça çığırtkanlığını etsin diye aklına getirdiği ya da ‘yar aman bir eğlence’ kabili seyrandan seyrana andığı kırık dökük, ufak tefek insanlar çevreltisi değil, insanoğlunun birlikte yaşama, daha iyilere güzellere doğru özleminin en kökten, en içten belirtisi belleyip tiyatroyu, operayı, edebiyatı, güzel sanatları, mimarlığı, musikiyi bir devlet meselesi genişliği içinde ele almak solculuksa, Hasan Âli Yücel solcuydu.”
     Sanırım bu sözler Hasan Âli Yücel’i anlamamıza yardımcı oldu… Anlıyoruz ki Yücel’in ulusaldan evrensele ulaşan bir insanlık düşü vardı ki bu düş içinde sanatla, edebiyatla, felsefeyle buluşmuş insanlaşmış bireylerden oluşan kendi kadar toplumunu da düşünen yurttaşların olduğu, kaynağını hem Doğudan hem de Batıdan alan hep ileriye gitmek isteyen bir düştü...
     Ne mutlu ki bugün de bu düşün peşinden koşanlar var. Ne mutlu ki Hasan Âli Yücel’i anlayanlar var. Sözlerimi Kavafis’in “Şehir” şiiriyle noktalamak isterim. Bana göre Yücel’in en etkili yanlarından biri yaşadığı toplumun gerçeğini anlaması ve o gerçekten kaçmaması; sorumluluğunu yerine getirmesiydi. Bu bağlamda Yücel, bugün yaşasa belki de toplumumuza bu şiirle seslenirdi.
          ‘Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim,’ dedin
          ‘bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
          Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
          -bir ceset gibi- gömülü kalbim.
          Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
          Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
          kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
          boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.’
          
          Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın
          Bu şehir arkandan gelecektir.
          Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
          aynı mahallede kocayacaksın;
          aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
          Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
          Başka bir şey umma-
          Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
          öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
                              (Çeviren: Cevat Çapan)
KAYNAKÇA
Aramızdan Ayrılışının 50. Yılında Hasan Âli Yücel’den Günümüze Eğitim, Bilim, Kültür Politikaları Sempozyumu Kitabı (Yay. Hazırlayan: Prof. Dr. Kemal Kocabaş) (2010) İzmir: Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları.
− Çapan, Cevat (2010) Kavafis’ten Yüz Şiir. İstanbul: Helikopter Yayınları.
Hasan Âli Yücel (2012). İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları.
− Yücel, Can (1961) Öldü. İmece Dergisi, Sayı:2, 1961.