Mutahhar Aksarı: Yazdıklarından Tanıdım Tonguç'u...

       Köy Enstitülerinin kurucusu, kuramcısı ve uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç, 54. ölüm yıldönümünde, 28 Haziran 2014'te Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı'nın düzenlediği "İsmail Hakkı Tonguç'a Saygı" etkinliğiyle anıldı.
      "Tonguç'tan Bize Kalan Işıklı Yol..." başlığıyla gerçekleştirilen açıkoturumda Köy Enstitüleri  ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkan Yardımcısı Mutahhar Aksarı  "Yazdıklarından Tanıdım Tonguç"u başlıklı bir konuşma yaptı. Aksarı'nın konuşmasını aşağıda yayımlıyoruz.
* * *
      Eğitim dünyamıza nice zorlu savaşımlar ve çabalar sonucu kazandırılan Köy Enstitüleri Sisteminin kurucusu, kuramcısı ve uygulayıcısı İsmail Hakkı Tonguç’u ben kitaplardan öğrendim. Mektuplarından tanıdım. Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerimden öğrendim.
Çağdaş, kalkınmış, uygar, aydınlık bir Türkiye yaratma yolunda verilen, izleri hâlâ silinemeyen/silinmeyecek olan Köy Enstitüleri Destanını yaratan öğretmenlerimin anılarından, yazılarından, konuşmalarından Tonguç’u, “Tonguç Baba”yı tanıdım…
      Biliyorum ki Tonguç’u anlama çabası her seferinde eksiklikler taşıyacak…
      Çünkü “Tonguç’u tanımak çok kolay, fakat tanımlamak çok zor. Dışarıdan düz, sade görünüşlü, iç dünyası engebeli ve fırtınalı olan Tonguç’u anlamak için onun çok yakınında, onunla içli dışlı olmak gerekir. Anladıklarını yazıya çiziye dökerek onun huyunu, suyunu, rengini ortaya koyabilen henüz çıkmamıştır. Tabii namuslu insandı, dürüst kişiydi, kafalı adamdı, yurtseverdi demekle bu insanın tanımlanmış olmayacağını düşünerek bu yargıya varıyoruz.”(1)
      Tonguç’u tanıma çabamdaki eksikliklerin hoşgörü ile karşılanacağını umuyorum…
      Tonguç, “idealizmle realizmden bir hamur yapmak”(2) için yola çıkmıştır. “Bu memlekette iş görmek isteyenlerin çoğunun başı realist olmamalarından yenmiş”tir der. Kalkıştığı büyük eğitim hareketinin temelini atmadan ülkenin gerçekleri ile ideallerini çakıştırmış ve bunun için “61 il, 305 ilçe, 9150 köy”ü(3) görmüştür. İdeallerini, düşüncelerini “…insanların fikirlerini birbirlerine bütün çıplaklıklarıyla duyurmalarına elverişli yazılar”(4) olarak nitelediği mektuplarla arkadaşları, dostları, enstitü müdürleri arasında yaymış ve bürokratik hantallığı aşmıştır. “…herkesin balolarda, gazinolarda, pastanelerde eğlendiği saatlerde, bunlara hiç imrenmeyerek, gece yarılarına kadar oturarak”(5) Köy Enstitüleri Sisteminin hem kurumlaşmasında hem de ilkelerinin uygulanmasında etkili olacak küçüklü-büyüklü 15 kitap yayımlamıştır. “İlköğretim Dergisi”nde makaleler yazmıştır. Anılarını gezilerini öğretmenlerle paylaşmıştır.
      İşte bu gezilerinin birinde özlemini, ütopyasını şöyle belirtir: “Geceleri her tarafında elektrik ışıkları dalgalanan, şarkılar söylenen, coşularak yaşanılan Anadolu ideali ne zaman tahakkuk edecek? Bunun hasretini çekiyoruz.”(6) “Köylü, tabiat, hayvan, müşteri, pazar, yol, tren münasebetleri modern kültürle beslenmedikçe dünyanın her tarafında bu sonuçları vermeye mahkûmdur. Toprak, insan, su, teknik, fert, cemiyet arasındaki münasebetleri, bir saatin içindeki aletlerin işleyişi gibi tanzim etmek Türkiye’nin en mühim milli davası! Asıl mesele bu. Kültür meselesi bu büyük davanın bir parçası”(7) derken Tonguç, bugün de gerçekleştiremediğimiz olgulara parmak basmaktadır.
      “Cumhuriyetin en büyük eserlerinden” ve “Cumhuriyet devrinin ana kanunlarından biri” olarak nitelediği “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu”nun “çıkmasını önleyemeyenler”in “gerçekleştirilmesine engel olmak suretiyle menfaatlerini elden kaçırmamak” isteyeceklerine dikkat çeker. Kanunun önemini tarihsel yönden şöyle değerlendirir: “Mısır, Asur ve Babil, Eski Yunan, Roma, Bizans Devletleri toprak mülkiyetini iyi düzenleyebildikleri, toprak işçiliğini devirlerinin özelliklerine göre nizamlayabildikleri zamanlarda en büyük gelişmeyi göstermişlerdi. Bu devletlerin hepsi toprak mülkiyetinin soysuzlaşması yüzünden çıkan iç harplerle hırpalanarak çökmüş ve batmıştır. Toprak mülkiyetinin soysuzlaşması demek, büyük toprakların belli bir insan kütlesinin eline geçmesi ve bu toprakların onlara sahip olanların keyfi isteklerine göre işletilmesi, toprak işçiliği yapanların köleleşmesi demektir. Toprak mülkiyeti ile toprak işçiliğinin düzensizliği bir toplumun hayatında huzursuzluk yaratır. Onun uzviyetini içinden kemiren bir mikrop gibi çürütür. Sağlam ve kuvvetli bir devlet kurmanın ilk şartı toprak mülkiyetini düzene koymaktır.”(8)
      Gelin, günümüzde hâlâ gerçekleştirilemeyen toprak reformunu, bunu engelleyenleri, temsilcilerini, yok edemediğimiz feodalizmin başımıza açtığı sorunları düşünmeyin! Ve ardından Köy Enstitülerini kapatan DP iktidarını ve Van’ın ünlü beylerinden “258 köyü” olan toprak ağası Kinyas Kartal’ın yanıtına bakın: “…Köy Enstitüleri komünist yuvası değildi; bizim devlet ve denetim üzerindeki gücümüzü ortadan kaldırmaya yönelik uzun vadeli ve çok akıllı bir uygulamaydı. Biz buna katlanamadık, biz bunu içimize sindiremedik. En aydınları olan ben bile katlanamazdım, onlar hiç katlanamazlardı. Bunun için DP’yle pazarlığa giriştik. Kaldırılmasını koşul olarak ileri sürdük. Yaşadığımız sürece bize bağlı halk üzerinde söz hakkımızın yok edilmeye kalkışılmasına göz yumamazdık.”(9)
      “Gazete, kitap okumayan, imkân olduğu halde radyo dinlemeyen insan, ileri ve uyanık insan olamaz. KENDİ KENDİNİ DEVAMLI OLARAK YETİŞTİRMEYEN KİMSE AYDIN İNSAN OLAMAZ”(10) der Tonguç. 27 Mayıs 1960 Devrimi olmuş, yeni bir döneme geçilmiştir. Anayasa hazırlıkları yapılmaktadır. “…Hazırlanmakta olan yeni anayasaya girecek maddeleri iyi seçmek, iyi ifade etmek, geriliğin yeniden hortlamasını önleyecek tedbirler bulup ortaya koymak”(11) konusunda bir aydın olarak hazırlık yapar. Eski milletvekillerine, hocalara, talim ve terbiye üyelerine, ilköğretim müfettişlerine sorar. “Bunu düşünmedim” yanıtı karşısında Tonguç, şöyle seslenir: “İşte bence felaket buradan başlar. Çünkü DEMOKRASİ DENİLEN REJİM İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE DÜŞÜNMEYEN AYDINDAN GELİR.”(12)
      Demokrasi, halk yönetimi demektir. Tonguç’a göre “Halk çoğunluğuna ve çalışan halka dayanmayan devlette halk idaresi gerçekleştirilemez.”(13)
      Demokrasinin en önemli koşullarından biri de ilköğretimdir. Tonguç, “Halka medeni bir insan topluluğu halinde yaşamanın ilk bilgilerini öğretme ve bir memlekette halk idaresini gerçekleştirme şartlarından en önemlisi, geniş manadaki ilköğrenimi belli yaşlardaki bütün çocuklar için parasız ve mecburi kılmaktır. Bireyleri-fertleri bu çarktan tamamen geçirilememiş milletlerde halkın kendi kendini idare etmesi mümkün olmamıştır.”(14)
      Kendisinin ve tüm Köy Enstitüsü çıkışlıların yaşadığı suçlamalar, baskılar karşısında boyun eğmemiştir Tonguç ve Tonguç Baba’nın çocukları. Bir mektubunda Tonguç “Memlekette hoşumuza gitmeyen ne gibi olaylar varsa bunların meydana gelmesinin ve yok edilememesinin en mühim sebebi jurnalcilerin namuslu iş adamlarına, işleri doğru yolda yürütmek için engel olmalarıdır. Onun için bu memlekette iyilik yapmak isteyenlerin baş düşmanları jurnalciler olmalıdır. Jurnalcilik; ahlaksızlık, korkaklık, iftiracılık, yalancılık, düzenbazlık demektir. İnsanlığa sığmayan, mertliğe, yiğitliğe uymayan kahpece hareket etmek demektir”(15) der. Köy Enstitüleri Destanını yaratan o güzelim insanlar, nice jurnalcilerce ihbar edilmiş ve olmadık acılar yaşamışlardır. Dönem olmuş, yapayalnız bırakılmışlardır.
      27 Mayıs 1960 Devrimi öncesi “softalık”, almış başını gitmiştir. Şubat 1960’da Tonguç, “Softalık” başlığı altında yazdığı yazıda şöyle seslenir: “Softa, soysuzlaştırılmış dinsel kurumlarla laikleştirilmemiş eğitim ocaklarının dölüdür.” Softayı, hoşgörüden yoksun aile, medrese, okul, üniversite gibi kurumlar yaratır. Bilim, sanat ışınlarıyla aydınlatılmayan toplumsal çevre, kişisel çıkarı amaç edinen her türlü teşkilat onu besleyip büyütür; türlü inançlarla, çeşitli silahlarla donatır; toplumun başına bela kesilecek duruma getirir. Bu çarklar; din softası, eğitim softası, politika yobazı… gibi çeşitli softa tiplerini palazlaştırırlar.”(16)
      Tonguç’a göre çözüm: ”Softalığın zararlarından korunmak için devleti ve bütün eğitim kurumlarını laikleştirmek gerekir. Softanın şerrinden ancak bilgili, laik yurttaşlarla kurtulmak mümkündür.”(17)
      Eğitimde reform yapıyoruz diye büyük söz söyleyen Milli Eğitim Bakanları acaba Tonguç’un “Eski Okul”
başlıklı yazısını okudular mı? Okumuş ve anlamış olsalardı farklı davranırlardı diye düşünüyorum. Buraya yazının sadece 4. ve 7. maddelerini alıyorum: “4-Öğrencileri okuldan korkan, sınıf geçince veya okulu bitirince kitapları yırtan atan; onlara serbest okuma zevki aşılamayan; önemli vatandaşlık bilgilerini öğretmeyen; çocuklara vücutlarının sağlığını koruyucu işlerin alışkanlığını kazandırmayan; hem öğrencileri hem de çevresindeki insanlar tarafından sevilmeyen okul, eski okuldur. 7-Öğretmeni çok konuşan, öğrencileri hep dinleyen, öğretmeni emir veren, öğrencileri verilen emirlere boyun eğerek kendi kendine hareket edemeyen, öğretmeni yönetmelik maddelerinin esiri olan, öğrencilerinde şahsi teşebbüs bulunmayan okul eski okuldur.”(18)
      Köy Enstitüleri Sisteminin ortadan kaldırılmasında bence Tonguç’un “…bildiğini yapabilen insanlardan yeni bir cemiyet yaratmak için tarlaya tohum saçıyoruz. Bunlar yetişince yapamayacağı bilgiye güvenenler, onu cemiyete en pahalı fiyatlarla satanlar, çürük bilgilerine güvenerek cemiyetten her şeyi isteyen, fakat hiçbir zaman doymayanlar hem itibarlarını hem de bugünkü değerlerini kaybedecekler. Yapamayanların, sadece vaaz edenlerin yerine, yapabilenler gelecektir”(19) biçiminde belirttiği bireyler, aydınlar yetiştirmesi yatmaktadır.
      Köy Enstitüleri Destanının yaratıcısı İsmail Hakkı Tonguç’a en içten saygılarımla…
* * *
KAYNAKÇA:
1- Köy Enstitüleri Defteri-1, 17 Nisan Köy Enstitülerini Sevenler Derneği Yayını, 1974, İstanbul, s.63.
2- Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları, İ. Hakkı Tonguç, Hazırlayan: Engin Tonguç, Çağdaş Yayınları, 1976, İstanbul, s.16.
3- Tonguç Baba Ülkeyi Kucaklayan Adam, Mehmet Cimi, Boğaziçi Yayınları, 2. Bası, 1995, İstanbul, s.123.
4- agy, s.113.
5- agy, s.16.
6- İ. Hakkı Tonguç Kitaplaşmamış Yazıları (Cilt I), Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayınları, 1. Basım, 1997, Ankara, s.149.
7- agy, s.148.
8- agy, s.148.
9- Tonguç Baba…, s.145-146.
10- Mektuplarla…, s.148.
11- Köy Enstitüleri Defteri-3, 17 Nisan Köy Enstitülerini Sevenler Derneği Yayını, 1975, İstanbul, s.5.
12- agy, s.6.
13- İ. Hakkı Tonguç…, s.346.
14- agy, s.211.
15- Mektuplarla…, s.149-150.
16- İ. Hakkı Tonguç…, s.448.
17- agy, s.449-450.
18- agy, s.452-453.
19- Mektuplarla…, s.110.